“Akıp giden bir bataklığın içindeyiz hepimiz ama yıldızlara bakıyor bazılarımız.”
Teşrifat daireleri, dışişleri bakanlıklarının
bünyesinde kurulmuş herhangi bir birimden çok daha fazlasını ifade eder. Bir
kere diplomasinin, eşitler arasındaki güç mücadelesinin, savaştan arta kalan
zamanlarda yapılan kalem ve belagat muharebelerinin nasıl bir ortamda, hangi
simgesel nitelikler çerçevesinde cerayan edeceğine dair kurumsallaşmış bir
hafızayı taşır. Vestfalya Düzeni ile doğan, Viyana Kongresi ile gelişen bu
protokol anlayışı, esasen, Batı diplomasinden evvel Osmanlı’da yerleşmiş
bulunuyordu. Öyle ki, şer’i hukuk hükümlerinden ayrı ve onunla eşdeğer olarak
selamlanan ve milli duyguları uyarıcı işlev görecek şekilde örfi hukuk
kodifikasyonu olarak değerli kabul edilen Fatih Kanunnameleri, esasen padişah
ve tebaa arasındaki ilişkinin bir takım kurallara bağlanmasını içeren
protokollerden daha fazlası değildi. Bu kanunlarda padişaha kimin arzuhal
edebileceğinden, divanda kimlerin bulunacağına, sarayın avlularından hangisine
kimlerin girebileceğinden padişahla beraber Cuma selamlığına kimin katılabileceğine
kadar envai çeşit protokol meselesi karara bağlanmıştı. Bunun sonucudur ki,
çadırdan saraya geçen Osmanlı yönetci eliti için yekpare kültür bölünecek,
kendini tebaadan farklı gören ve hükmettiği devlet aygıtını yeni bir kültürel
alanla donatan bir saray erbabı neşvünema edecekti. Ve tabi ki bu saray
erbabının geliştireceği yeni ve üstün kültür, halk kültüründen ayrı ama mutlaka
onun üzerinde olarak gelişecekti.
Peki, Walter Benjamin’in anladığı şekliyle değil belki
ama ifade ettiği şekliyle söyleyelim; tarihi başa saran Türkiye için bugün
gerçekleşen kültürel / siyasal dönüşümün yeni ve gerçek konumlanışı ne?
Bugünün Türkiye’sine dönüp baktığımızda kendisine yeni
bir saray inşa etmiş zat-ı şahaneleri için, içinden geldiği toplumun siyaset
alanında işgal ettiği konum ile Yeni Türkiye gerçekliğinin kendisine sunduğu
alan arasında yeni ve büyük bir fark oluştuğunu görüyoruz. Post- modern bir
Osmanlıcılık ile sonradan görmeliğin zevksiz şatafatı yeni bir saray kültürü
(ya da kültürsüzlüğü?) ortaya çıkarırken, oylarını topladığı Türk toplumunun en
altındaki garibanlar merkez siyasetin çeperleri olarak bile
değerlendirilemiyorlar. Beri yandan, 2007’de yarılmış Türk siyasetinin merkezi
tedricen neo- Osmanlıcıların tahakkümüyle domine edilirken, çevreye itilmiş,
kakılmış, günah keçisi Kemalist elitler hiçbir parametresini değiştirmedikleri
siyaset oyununda bir mucize olmasını bekleyip, her seçim sonrasında kesif bir
umutsuzluğun, daha da derinleşen hayal kırıklıklarının taşıyıcıları oluyorlar.
Kendilerine vehmettikleri kültürlü, bilge, düşünen, sorgulayan
sıfatlarını kültüralist bir karşı propagandanın temeline yerleştirirlerken,
biteviye aşağıladıkları halk –el mahkum- sarayın değirmenine su taşımaya devam
ediyor. Tam da böyle olduğu ölçüde saray, üstünde yükseldiği garibanların
dünyasında tek meşru kaynak olarak görülürken, muhalefet demokrasi oyununun
olmazsa olmaz (sine qua non) unsuru olan insan odağını tümden gündeminden
çıkarıyor ve fakat akabinde bu kitlenin kendisine oy vermesini bekliyor.
(Heyhat, ne budalalık!)
1 Kasım 2015 tarihi, sadece siyaset
ve toplumun yepyeni bir dönüm noktasına varmasından öte, kültürel dönüşümün de
habercisi olarak görülebilir. Yeni Türkiye’nin yeni kültürü, kitle
manipülasyonunun güç verdiği saray nobranlığının merkezi işgal ettiği,
Cumhuriyetçi laiklerin çevre konumuna indirgendiği, ne var ki kendilerine bunu
konduramadığı, konduramadığı ölçüde de giderek agresifleşen, demokrasi dışı
unsurlara meyleden ya da en azından bu unsurlara olan mesafesini kısaltan,
bütün bu yeni yerleşim sonucunda Türk siyasetinin derin bir türbülanstan
geçtiği yeni carinin içinde gelişiyor. Toplum olabilmeyi, Necmi Erdoğan’ın
ifade ettiği gibi, ancak negatif bir payda olarak suç ortaklığı realitesinden
alan ve her geçen gün daha da kayganlaşan bir bataklığın içinde debelenip duran
Türk halkı, Oscar Wilde’ın ifadesiyle yıldızlara bakan bazı Yeni Türkiye
elitlerinin sürüklediği freni patlak bir otobüs gibi son durağa doğru hızla
sürükleniyor.
Yorumlar
Yorum Gönder