Kayıtlar

Temmuz, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Apartmanın Simgelediği

Resim
             Sait Faik, “İnsanlar birbiriyle sevişemedikten sonra, ne diye böyle iç içe geçen şehirler kurmuşlar?” diye soruyordu bir öyküsünde. Gerçekten de şehirlerimizi üst üste yapmış olmamızın nedeni ne? İstanbul’un toprak kısıtını ve yüksek nüfusunu düşündüğümüzde bu sorunun yanıtını vermek nispeten kolay, peki ya Anadolu şehirlerimize ne oluyor? Şehirlerimizin her yanı neden yüksek katlı apartmanlarla dolu? Devasa büyüklükteki arazilerimiz, ki özellikle Orta Anadolu’dakiler düşünüldüğünde, bozkır şeklinde dururken, niçin yatay değil de dikey büyüyoruz? Koca koca apartmanlarda oturmak neyin göstergesi ki, köy yerinde bile apartmanlar var artık?               Bu soruyu yanıtlamadan önce garibanların yaşamsal mekanlarına bir göz atmamız iyi olacak. Bundan iki yıl önce tamamlanan ve çoğunluğu İslami kesim ve Arap yatırımcılara satılan Ayazma’daki Ağaoğlu blokları, daha önce oradaki gecekondularda yaşayan binlerce fukarayı yerinden etmişti. Bu garibanlar oraya dışarıdan g

Bir Sebep olarak Esnek İstihdam ve Güvencesizlik

Daha önceki yazılarımızda Türkiye’de kapitalist sistemin gerçek anlamda gelişmesinin 1980 Darbesinin yürütülmesini mümkün kıldığı 24 Ocak kararları olduğunu, bundan önceki tarihlerde Türk iktisadi ve sosyal yapısının Şerif Mardin’in belirttiği gibi “Geç-Patrimonyalizm” olarak tanımlanabileceğini ifade etmiştik. Peki neden böyle demiştik? Bu tanıma uygun olarak birkaç sebep sunabiliriz. Bunlardan ilki, Türkiye’de yatırıma yönelebilecek sermaye stokunun ilk olarak 1980 sonrasında birikmeye başladığı tespitidir. Bu tarihten önce, Türk ekonomisi uluslararası piyasalarla eklenmemiş, kontrollü yürüttüğü sermaye akımları ve döviz alım-satımı ile daha çok kapalı ekonomi görünümündeydi. Bu sistemde zengin ve fakir arasındaki fark göreli olarak azdı ve Gini katsayısı henüz gelir dağılımında ciddi bir eşitsizliğe tanıklık etmiyordu. (Ort: 0,28) Üretim alanında emek yoğun biçimde çalışan işletmeler ve tarımsal etkinliğin yüksek olduğu bir yapının var olduğu bu dönemlerde, işsizlik de gör

Türkiye’de İşçi Sınıfının Çok Kısa Tarihi

Türkiye’nin sınıflardan mürekkep bir toplum olmadığı gerçeğinin temel sonuçlarından biri de, Batı sosyal sınıfları içerisinde, özellikle de İngiliz örneği düşünüldüğünde ciddi bir kültür alanı teşkil eden İşçi Sınıfının forme olmayışıdır. Osmanlı’nın miras bıraktığı bozuk ekonomik düzen içerisinde proletarya sıfatını hak edecek oldukça sınırlı bir grup mevcuttu ve bunların hemen tamamı gayri-müslimlerden oluşuyordu. Türklerin daha çok toprak sahibi köylü veyahut da onun ırgatı konumundan öte gidemediği, köyünü terk edip şehir yerinde fabrikaya işçi olmayı tercih etmedikleri, daha doğrusu henüz buna mecbur olmadıklarını düşündükleri bir dönemdi. Bunu değiştiren, başta Ermeni kırımı ve mübadeleler, akabinde Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül pogromları yoluyla yurt sathına dağılmış gayri Müslim vatandaşların ülkeden sille tokat kovulmaları ve onların yerlerine geçecek olan hızlı nüfus artışı sonucu köyde istihdam fazlası yaratmış olan Türk nüfus olacaktı. Türk tarihinde işçi sınıfının

Garibanların Dünyası’nı Anlamak

Yoksulluk Halleri, Necmi Erdoğan’ın editörlüğünde Aksu Bora, Ömer Laçiner, Ersan Ocak, Ahmet Çiğdem gibi yazarların katkı verdiği ve maduniyet çalışmaları ve özellikle de onun en yoğun ve karmaşık görünümlerinden biri olan kent yoksulluğuna odaklanan, bu alanda yazılmış en kapsamlı ve değerli çalışmadır. Genel hatlarıyla bu çalışmada günümüz Türkiye’sindeki yoksul-madun kesimin, toplumsal hiyerarşiyi nasıl gördüklerine, yorumladıklarına ve yaşantıladıklarına tanık oluyoruz. Kısaca kitabın genel anlamda içeriğine ilişkin konuşacak olursak, kitap dört bölümden oluşmaktadır ve ilk bölümü giriş niteliğinde olup, maduniyet çalışmalarına kavramsal açıklamalarla bir çerçeve çizer, böylelikle Türkiye özelinde yoksul-madunun itkilerini kavramaya çalışır. Daha sonraki üç bölümde ise yoksul madunun bu itki analizlerini oluşturmamızı sağlayan birebir mülakatlar yer alır. Bu mülakatlar, İstanbul ve Ankara’nın kenar mahallelerinde yaşayan ve asgari ücret ya da ondan biraz daha fazla kazana