Kayıtlar

Kasım, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

1946'nın Sopalı Seçimleri vs. Örtülü Ödenekli 2015 Seçimleri - 1

1946 Seçimleri bizim jenerasyonlara hayli uzak olduğundan, dahası üzerinden geçmiş hayli askeri darbenin de etkisiyle ciddi bir unutturulma efektine tabi tutulduğundan, pek bilinmez. Tekaütler, eski topraklar, yaşayan hafızalar vs. olarak adlandırılan dedelerimiz, sopalı seçimler olarak bilinen bu seçimlerde en iyi ihtimalle 30’larında dahi değillerdi. Çok büyük ihtimalle ilk kez sandığa gitmiş ve demokrasinin meyvesinden tatmışlardı. Gel gelelim, açık oy, kapalı tasnif usulü gibi neresinden tutsanız elinizde kalacak bir yöntemle gerçekleştirilen bu seçimler üzerinde asla silinmeyecek bir şaibe şüphesi bırakıldı. (Bugün Google.com’da 1946 Seçimleri yazarsanız ilk önerilen seçenek “hile” olarak gelecektir.) Bu seçimler sonrasında iktidarını devam ettiren, Metin Heper, Yahya Sezai Tezel gibi isimlerin savunduğu üzere “İsteseydi çok partili döneme geçmeyebilirdi.” denilen Cumhur Reis İsmet İnönü’nün başkanlığındaki CHP, 465 sandalyeli meclisin tam 395 adetini kazanmış ve ezici bir g

Adem-i Merkeziyetçilikten Merkezi Yönetime

Bugünün Türkiyesi’nin üzerine inşa edilmiş olduğu sistem olan ulus devlet projesinin 1924 tarihine dayandığı ve esas olarak 1921 Teşkilat-ı Esasiye’nin öngördüğü adem-i merkeziyetçi yapıdan uzaklaşılma iradesini yansıttığı tarihsel bir gerçektir. Yeni bir devletin kurtuluşçu bir saikle İstanbul’daki muadiline karşı forme edildiği ve toplumu oluşturan unsurların ortak bir düşmana karşı bir ülkü çerçevesinde hareket etmeye iknası için tasarlanan kısa ve etkili bir metin olan 1921 anayasası, iktidarın kaynağını gökyüzünden yeryüzüne indirirken (Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.) beri yandan başta Doğu’daki Kürt unsurlar olmak üzere birçok toplumsal yapının bulunduğu Anadolu coğrafyası için daha özerk bir yönetim öngörüyordu. Sadece bu kadarla da değil, cumhuriyetin ilanı sırasında Mustafa Kemal’in hazırlatmış olduğu bir anayasa taslağı, 1921 anayasasının yerine netlik ayarı daha iyi yapılmış ve bugün bölgeli devlet modeline karşılık gelen bir yapıyı kurmayı öneriyordu. İlginçt

10 Adımda Eskişehir'de Geçirilebilecek En İyi Haftasonu

Resim
Burada, Anadolu'nun orta yerinde bambaşka bir hikayenin peşine düşmüş Eskişehir'imizi keşfetmek isteyenlere haftasonu için önerebileceğim bir gezi programı hazırladım. Şüphesiz ki iki gece ve iki gündüzden ibaret bir gezi her açıdan eksik kalacaktır; ne var ki bir noktada da oldukça uzun bir süreden bahsediyoruz. Efektif kullanıldığında Eskişehir hemen tüm özellikleriyle keşfedilmiş olacaktır. Öncelikle gezimizin Cuma akşamı 20.00 sularında tren garından başlayacağını ve Pazar günü akşam yine aynı saatlerde tren garında son bulacağını düşünelim. Yaşanacak 48 saat için programımız aşağıdaki gibidir. Şimdiden iyi eğlenceler!  1) Cuma Akşamı 20.00 Eskişehir'in tren garı 1955 yılında inşa edilmiş, tonozlu, estetik bir binadır. Hızlı tren uzatması ile modern bir parça eklenmiş olmakla birlikte, halen tarihi niteliğini korumakta ve bir demiryolu kenti olan Eskişehir için simge binalardan biri olma özelliğini korumaktadır. (Detaylı bilgi: http://kentvedemiryolu.com/iceri

Kültürel Çalışmalar Geleneğinden Yeni Türkiye’ye

2 Kasım sabahına eski Türkiye’nin büyük bir yeis, yeni Türkiye’nin ise mükellef bir keyifle uyandığını söylersek, kabaca eski ve yeni diye tabir ettiğimiz şeyler arasına kocaman bir çizgi çekmiş olduğumuzu da açıkça ilan etmiş oluruz. Gerçekten de bu birbirinden kopuk iki büyük toplum kümesi adeta bir meydan muharebesi içindeymişçesine tepişirken, devlet siyasası, ideoloji ve medya üçgeni içinde neyin, kim için ve nasıl üretildiği de bu temel farklılaşmanın konusu olmaktadır. AKP’nin temsil ettiği kümenin 30 yılı aşkın süre boyunca aşındırdığı merkezin duvarları, bu kez eski Türkiye olarak nitelenen Kemalist elitlerin hayallerine karşı örülmekte, yeni duvar, eskisine nazaran daha yüksek ve sağlam olarak inşa edilmektedir. Yeni Türkiye’nin yeni gerçekliğinin yansıttığı şey kültürel çalışmalar disiplininin kısa tarihinin rafine bir özeti gibidir. Marx’ın camera obscura metaforundan tutun da, Althusser’in ideolojik aygıtlar olarak nitelediği devlet organlarının kullanımına, McA

Umut var mı?

dal goncayı bir sabah açılmış buldu, gül melteme bir masal deyip savruldu dünyada vefasızlığa bak; on günde bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu. Ömer Hayyam Kapitalizm konfor verir, özgürlüğü alır diyor Foucault. Peki modernite ne yapar? Yeniliği verir, geleneği yok eder, öyle mi? Ya da bilimi verip, spontanlığı mı yıkar? Saati kurar, durağanlığı dağıtır mı? Ya da insana yük vefa duygusuyla, minnet duyulmayacak gündelik dostlukları mı değiş-tokuş eder? Modern olanın konfor sağlamaya olan bu büyük istenci nedendir? Neden hep konformizmin adıyla konuşur? Tarihin tahrip edici bilgeliğine olan bu düşmanlığı neden? Neden boyun eğmek ve mutlu olmak arasında iğrenç bir korelasyon var? Unutmak, insana verilmiş en büyük hediye diyor, bir İslam tarikatının münevveri. Uyku, en büyük mucize olarak selamlanıyor yer altı edebiyatında. Din de, seküler kültür de insanı, çocukluğumuzda oynamaktan büyük keyif aldığımız kurulan oyuncaklar gibi her gün yeniden sürüyor pazara,