Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Frankfurt’tan Cebeci’ye: Hakan Günday

Frankfurt Hauptbahnhof… Bir yabancı. 100. yaşının doğum gününe hazırlanan birkaç sert kabuklu Alman’ın arasında, karşısındaki insanları anlama gayreti içine düşmüş genç bir yabancı. Çok uzun boylu sayılmaz. Tıknaz. Saçları siyah ve nispeten uzun. Kitaplar yazmış. Henüz hiçbiri Almanca’ya çevrilmemiş. Sert kabuklular arasında da Türkçe bilen birine benzeyen kimse yok. Mekandaki buluşmaya anlam katabilecek hemen hemen hiçbir şey yok. En azından daha oluşmamış. (Hiçbir kitabını okumadıkları, dahası okuma imkanlarının olmadığı, Türkiye’den çıkıp gelmiş bir yazarı merak eden bir kitleden bahsediyorum size. Olur şey değil.) Konuşuyorlar. Daha doğrusu genç adam anlatıyor ve yanındaki çevirmen konuşmasını Almanca’ya çeviriyor. Dinazorlar dinliyorlar. Dinledikleri şey yazları tatil için gittikleri Antalya’da nasıl kazık yedikleri. Budala bir turist sürüsünün toplumun belki de en üçkağıtçı tabakası arasında nasıl yolunduklarını gözlemlemiş bir adam, oturmuş, gözlerinin içine baka

Mülkiye Edebiyat Topluluğu- Toplantı 2010 !

Resim
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin edebiyat seven tüllabı tarafından yürütülen/yaşatılan Koza- Mülkiye Edebiyat Topluluğu 2010 yılındaki çalışmalarını belirlemek üzere biraraya geliyor. 4 Mart 2010 Perşembe günü gerçekleşecek toplantıda 4 başlık çerçevesinde tartışılacak konular şunlar: a) Vize sonrasına (Nisan) yetişecek olan Koza 2010 yazıları, görev paylaşımı, b) Bahar döneminde yapmayı planladığımız okumalar ve onların şedülü, c) Olası söyleşi planları ve düzenlenmesi düşünülen Ece Ayhan günü, d) Ve tabi ki yeni üyelerle tanışma Bu baharda, Mülkiye'de olup edebiyata dair bir şeyler paylaşmak isteyen herkesi toplantıya bekliyoruz! Tarih: 4 Mart 2010 - Perşembe Saat: 16.30 Yer: Alt Kantin / SBF

DT'nin 60. Yıl Oyunları - 1

Resim
Uzun zamandır tiyatro yazmıyorum. Sinema, romanlar ve siyaset derken tiyatroyu ihmal ettim. Açıkçası bu dönem çok fazla da oyun izleyemedim. 60. yılını kutlayan Ankara Devlet Tiyatrosu'nun yeni sezonda sahnelediği 13 yeni ve yerli oyunundan yalnızca 5'ini izleyebildim. Bu 5 oyundan Krem Karamel isimli rezalet oyun dışında 4'ünün kritiğini yapsam çok rahatlayacağım! Önce izlediğim ilk iki oyunu anlatayım. Efendim, bu sezon izlediğim ilk "yeni" oyun Geç Kalanlar'dı. Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncularından Pervin Ünalp'in yazdığı Geç Kalanlar, konusu itibariyle çok banal bir tema üzerine oturtulmuş. Birbirinin kıymetini bilmeyen bir çift var ve bu çift ilişkiye öyle ya da böyle dahil olmuş bir 3. "bilge" tarafından empati öğrenimine tabi tutuluyorlar. Oyun size bu basit konu üstüne bazı çeşitlemeler sunarak farklılıklar sağlıyor. Bu farklılığın en bariz olduğu nokta, özellikle 2. perde ile gelişen "görmüş geçirmiş" bilge kişinin nüktedan di

Hayatta güzel Darbeler de vardır!

Bir Fettullahçı için insanlar ikiye ayrılırdı: Cemaate girmiş olanlar ve yakında girecek olanlar. Fettullah Gülen Hocaefendi'nin talebeleri, 1. kısma yerleşmiş olanların tam kontrol ve cemaate intibaklarının sürekliliği için sohbet, 2. kısımda bulunanlar içinse irşat ve maklube denen özel yemek için buluştukları yer sofraları yöntemlerini kullanarak cemaatin bekaasını sağlarlardı. Kahir ekseriyeti Mehmet Altan'ın " kırsal alandaki göçlerle tutunamayanlar " diyerek* tanımladığı, Anadolu'dan gelme gençlerin hedef alındığı bu yapıda şehit olmak, peygamber ocağına gitmek gibi kavramlar kullanılarak Türk milliyetçiliği sürdürülmekte, öte yandan ümmetçilik bir şerbet gibi gençlere gark edilmekteydi. Cemaat içinde siyaset külliyyen yasaktı ve kimin neye oy vereceği gaibten ağabeylik- ablalık mekanizmalarıyla tüm gençlere bildirilirdi. O zamanlar da STV izlenir, 100 dakikalık ana haber bülteninin yaklaşık %90'ını kaplayan "dram" haberlerine iç geçirilir, All

Benim Sinema Ödüllerim- 2009

Resim
Bir yılın daha sonunda, SİYAD o yılın en iyilerini belirlemek belasıyla karşı karşıya! 2009'da izlediğimiz bir sürü iyi Türk filmi arasından bakalım kimler seçilecek. Adaylar şöyle: En iyi film : Hayat Var / İki Dil Bir Bavul / Pandora'nın Kutusu / Süt / Vavien En iyi yönetmen : Reha Erdem (Hayat Var) / Semih Kaplanoğlu (Süt) / Taylan Biraderler (Vavien) / Yeşim Ustaoğlu (Pandora'nın Kutusu) / Derviş Zaim (Nokta) Mahmut Tali Öngören En iyi senaryo : Reha Erdem (Hayat Var) / Yılmaz Erdoğan (Neşeli Hayat) / Engin Günaydın (Vavien) / İnan Temelkuran (Bornova Bornova) / Yeşim Ustaoğlu, Sema Kaygusuz (Pandora'nın Kutusu) Cahide Sonku En iyi kadın oyuncu performansı : Nesrin Cavadzade (Dilber'in Sekiz Günü) / Tsilla Chelton (Pandora'nın Kutusu) / Elit İşcan (Hayat Var) / Binnur Kaya (Vavien)/ Nergis Öztürk (Kıskanmak) En iyi erkek oyuncu performansı : Erdem Akakçe (Karanlıktakiler) / Öner Erkan (Bornova Bornova) / Mert Fırat (Başka Dilde Aşk) / Engin Günaydın (Vavien)

1938'in Alegorisi

Resim
“Anlatılara düşkünlüğün varoluşsal ıstırabındandır.” Bir nehir; yüksekten boşluğa doğru akan ve ufukta hiçliği tamamlayan bir nehir okuduğun. Suyu öylesine temiz, tadı öyle başka… Yüzünde Bir Yer’i okurken dünyanın en kusursuz nehrine kendinizi bırakmış gibisiniz. Gittiğiniz yerden öte, o nehrin içinde yıkanmak var niyetinizde. Belki bu alegorik eseri yaratana göre, Kevser, sizin içinde bulunduğunuz nehir. Bir Kevser, bir siz, bir de Hızır. Her sayfada attığınız adım, ateşe. Ateşte kor olmak ve Tanrı’nın karşısına çıkmak öylece. Resmen akıyor sözcükler. Alegori, mistisizmin özünden çıkıyor ve imgelem ile karmaşık kurguyu kullanarak yazınsal bir şova dönüşüyor. Kitap ilerlemiyor, sürükleniyor. Sanki tüm sözcükler beyninizin kıvrımları arasında geziniyor. Yüksek hızda ve bambaşka bir hazla. Yazara göre yaptığı alegori değil; benim yukarıda yaptığım tanıma cevaben: “Sana alegori yapmıyorum burada, düpedüz evrenini kuruyorum.” Yapıt öylesine mistisizm kokuyor ki, yazar Hızır’ı Tanrı’nın