Kayıtlar

Ağustos, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Geleneksel İslam'dan Burjuva İslam'ına (Dizi Yazı 5)

SONUÇ İslamcıların çizmeyi çok sevdiği mağdur portresi, beynelmilel mazlumluğun direniş paftası olan sosyalizme meyletmeyip, neden kapitalist dönüşüme bu denli teşne olduklarına dair önemli bir sorunun ardından daha da müphem bir hal alır. Buradaki mağduriyet söyleminin güce olan istencin te’vil yollu ifadesi olduğundan sanırım artık kimsenin şüphesi kalmamıştır. İslamcılığın pragmatik siyaset algısının doğal sonucu olan, gerçek niyetlerini görünürdeki talepleriyle ustaca gizleme hali, devlete karşı hareket etmeyi devlet aygıtını işgal edene kadar sürdürmeleri ile sonuçlanan son 13 yıllık iktidarları sonrasında ayyuka çıkmış bulunmaktadır. Onların mazlumiyet bilincini zenginleşene dek sürdürmeleri, enternasyonel bir İslam ümmeti yaratma çabalarında belirginleşen cemaat yönlü talepleri ucuz bir siyasal söylemden öte değildi ve gücü ellerine aldıklarında terk ettikleri söylem ve hedefler de ilk olarak bunlar oldu. Zaten 80 öncesi sola meyleden İslamcılığı ile 80’ler ve 90’lar neoliber

Çukurambar'ın Simgelediği (Dizi Yazı 4)

Çukurambar, bugünün Türkiyesi’nde İslami burjuvazi ile simgeleşmiş bir muhit olarak göze çarpmaktadır. Bu niteliğiyle genelde Çankaya’nın simgelediğinin karşısında mevzilenmektedir. Ne var ki, ekonomik rasyonalite bağlamında düşünüldüğünde bu gerçekçi bir karşı karşıya geliş değildir, sanal bir karşıtlaşmadan ibarettir. Bu karşıtlaşmanın gerçek karşılığı Türkiye’nin kültürel sınıfsallaşmasında mevcuttur ve bu haliyle Çankaya ve Çukurambar, Osmanlı ve Türk modernleşmesinin temel ayrışma sathı olan kültürel hattaki temel ayrımın alamet-i farikaları olmuşlardır. Ekonomik rasyonalite ise bu ayrımı sanal olarak kurgulamaktadır. Çankaya’da mukim kentli, laik birey söz gelimi Ziraat Bankası’nın faizli hizmetini satın almaktayken, Çukurambar’daki için Ziraat Katılım Bankası tercih edilebilirdir. Fakat son kertede aynı bankanın iki farklı kolundan elde edilen gelir eş bilançoda konsolide edilmekte, kimliklerin talepleri sanal olarak karşılanırken başat iktisadi aktörün işlevi farklılıkların tö

Dindar Bireyin Modern Çelişkileri (Dizi Yazı 3)

Modern ile din arasındaki boşluk, kapitalizm ile İslam arasında etraflıca düşünülmemiştir. Halbuki Osmanlı modernleşmesinin tabii bir edimi olarak modernite ile dini uzlaştırmak gayesi, bugün kapitalizm ile İslam’ı uzlaştırma çabası olarak tevarüs etmiştir. Bu analojide farklı olan ise, modernitenin İslam medeniyetinin dolayımından geçerek doğmuş olması nedeniyle, Osmanlı entelijansiyasının kafasında beliren modernite-din uyumu, “İslam’ın aslına rücu etmesi” minvalinde değerlendirilerek eşyanın tabiatına uygun bulunurken, kapitalizm ve İslam arasında hep bir gerilim hattı olduğu varsayılmıştır. Çünkü kapitalizm, modernite içinde gelişmiş saf bir Batı kurumudur ve İslam’la karşılaşması hep negatif konotasyonları barındırmıştır. (Sömürge, işgal, savaş, yıkım vs.) Öyle ki, İslami burjuvazinin bencil, çıkarcı, açgözlü Homo Economicus’tan kendini ayırmaya çalışıp, yerine daha yerli, adaletli, çok malda gözü olmayan, toplumsal bağları gözeten bir Homo İslamicus kavramı icat etmeye çalışması

Türk Burjuvazisinin Doğuşundan Müsiad’a (Dizi Yazı 2)

Tartışmamızın odağında bulunan İslami burjuvazi kavramını tartışmadan önce Türkiye’de burjuvazinin doğuşuna bakmalı, Modern Türkiye’nin ortaya çıkışında hangi bağlamlarda roller üstlendiği üzerinde durmalıyız. Bilindiği üzere, Osmanlı’nın klasik tabakalaşma yapısında, sermaye biriktirebilen ayrı bir sınıf söz konusu değildi. Temel aksiyom olan yönetilen / yöneticiler dikotomisinin içinde derinlik yaratabilecek birkaç varyant söz konusu olmakla birlikte, bunların hiçbir zaman Batı’nın tarihsel dönüşümünde ortaya çıkmış olan burjuva sınıfı ile bir benzerliği olmamıştı. Osmanlı’da meri olmuş olan malların müsaderesi, özel mülkiyetin sınırlı oluşu, hiç kimsenin padişahtan daha zengin olamayacağına dair temel kurallar tüccar sınıf içerisinden burjuva sınıfının neşet etmesini engellemişti. Bu klasik tabakalaşmanın Cumhuriyet ile birlikte dönüştüğü, yerini Batı tipi sınıflı topluma bıraktığını söylemek de doğru değildi. Çünkü Cumhuriyetin dönüştürdüğü şey, Osmanlı’nın temsil ettiği zihniyett

İslami Burjuvazi Çerçevesinde İslamcılığın Kentli Varoluşu (Dizi Yazı 1)

GİRİŞ İslami komünitenin önemli ve tarihsel gösteri alanlarından Konya’da, kentin uğrak noktalarında göze çarpan flamalar, broşürler, bildiriler ya da çıkartmalarda hep korkutucu bir davet görülür: “Cehennemden sakın, başını ört!” ya da Kur’an’dan alıntılanmış bir ayetin ardından mutlaka kadınların edebiyle yaşamaları gerektiğine yapılmış bir vurgu ve hatta başı açık kadın imajının şeytanileştirilerek sunulması üzerinden yaratılan sosyal bir baskı hep vardır. Bu baskı nedeniyledir ki şehrin dört bir yanındaki billboardlarda modern kadının giyimine yönelik herhangi bir reklama rastlanılmaz. Ne var ki kentteki AVM’lerin duvarlarında küresel markalara ait devasa boyutlardaki reklam panolarında mini etekli kadın fotoğrafları vardır, buralara ilişen olduğu duyulmamıştır. Hatırladığım bir başka detay, siyasal İslam’ın Türk tarihindeki belki de en önemli figürü olarak artık düşünülebilecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yeğenlerinin TOKİ aracılığıyla kondukları araziye kamu bankalarından