Kayıtlar

Aralık, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beyaz Türk Kimdir, Kara Olanlardan Nasıl Ayrılır?

Bir Beyaz Türk’ün Hafıza Defteri, Ertuğrul Özkök’ün 2014’te yayınladığı kitabının adı. Serdar Turgut kitap hakkında yazdığı kritikte, Ertuğrul Özkök’ün bir roman kahramanı gibi yaşadığını söylüyor. Devamında da “ben Beyaz Türk’üm, Ertuğrul ise has, damardan Beyaz Türk” diyor. [1] Beyaz Türk’ü tanımlayamadıklarını, bununla birlikte gördüklerinde tanıyacaklarını ima eden lakırtılar ediyor, yine aynı yazıda. Aslına bakılırsa Beyaz Türk’ün objektif bir tanımının yapılması henüz kimsenin başarıyla içinden çıkabildiği bir şey de olmadı / olamadı. Ufuk Güldemir’in 1992’de ilk kez ortaya attığı kavram biraz “herkesin üstüne yakışanı giydiği” bir olguyu tanımlıyor. Fakat Murat Bardakçı’nın tarihsel yaklaşımı meseleyi doğru tanımlamak adına belki önemli bir nokta olabilir; “1970'li senelerde hayatta olan eski devrin entelektüel kesimi, bir toplumu üç kesimin teşkil ettiğini söylerlerdi: "Avam", "havas" ve "havâsü'l-havas"... Avam, pek öyle tahsili

A Work on Agenda - Setting Theory; Example of “Kızlı Erkekli” Debate in Turkish Politics

Introduction Changing scope of media is an inevitable result of neo-liberal economic transformation of the world which is still ongoing all around the world since the barriers against the more conservative economic system has been down began in 1980's. When the New Right movement had come into power by the hand of the Margaret Thatcher in Great Britain and Ronald Reagan in United States, the great transformation process started to stir in economic structure with liberal and conservative conception. From the very start, there are two oxymorons seem come together such as liberal and conservative, although this new ideological identity works with harmony all parts of the world espicially in the new roaring economies. In this new economic structure, new media environment produce “need of security” perception which can easily make people consentient to dominance tools handling by the new right governance. All these changings conducted in the name of free market economy, but its compe

Türk Muhafazakarının Yitik (ve Mitik) Zaferi

Resim
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kasım 2014’te Müslüman Dini Liderler Zirvesi'nin kapanış töreninde yaptığı konuşmada Türkiye’nin kültür tarihi açısından önemli bir yere tekabül edebilecek ilginç tespitlerde bulundu. Konuşmasını aynen alıntılıyor ve söyleyeceklerimi sonraya saklıyorum:   “Latin Amerika'nın İslam'la tanışması, 12. yüzyıla kadar dayanır. Amerika kıtasının 1492'de Kolomb tarafından keşfedildiği iddia edilir. Oysa Kolomb'tan 314 sene önce 1178'de Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmışlardır. Kristof Kolomb'un hatıralarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahsedilmektedir. Kübalı kardeşimle bunu konuşuruz. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır. Yeter ki böyle bir şeye müsaade etsinler. Kolomb daha Amerika kıtasını keşfetmeden İslam dini kıtada inkişaf etmiş, yayılmıştı." [1] Kaynak: Diken.com.tr           Erdoğan’ın bu sözlerini okuyan bir Doğulu’nun çıkartacağı sonuç çok açıktır; zengin, gelişmiş

Odağın Yitimi ve Gülse Birsel Sit-Com'u

“Kendi evimde otururum,                 Kimseyi taklit etmiş değilim. Kendisiyle de dalga geçmemiş olan Her üstadla alay ettim.”                                                                Friedrich Nietzsche                 Gülse Birsel’in Yalan Dünyası izlendiğinde, herkesle ve her şeyle dalga geçen birçok karakterin arz-ı endam ettiği görülür. Bu karakterler eliyle ve diliyle, günlük hayattaki her şeyin yanında, toplumun tüm kesimleri ve akla gelebilecek her türlü yapı tenkite uğratılır. Popüler kültürün ve kitle iletişiminin altın kuralı olan “özdeşlik kurma” hali, burada yok gibidir. Zira eseri izleyenin özdeşlik kurabileceği karakterler bilfiil deforme edilmiş, eseri yaratanın hangi tarafta durduğu muğlaklaştırılmış, bir duruş sahibi olma durumu bile isteye yoksanmıştır. Güldürünün klasik yapısı düşünüldüğünde, “subversive” bir nitelik taşıdığı el’an fark edilirken, burada yoktur; bilerek yitirilmiştir, yerine nereden konuştuğu belli olmayan bir sujenin yar

The Media Ownership Structure and Turkish Economy

Introduction: The one that who dares to understand the latent system which works at the background of ownership structure of media sector, it should be considered the main structure of Turkish economy. The codes of this structure lie under the inducement of economy focused on rapid growth by the actors within the system. The linkages between sectoral composition of economic growth and investors are intersecting just on the media table. So much so that, one can apprehend the importance of that table, who take a look at the past 10 years when the transformation of Turkish economy and political scene has broadly be taken. In this work, we try to focus on how Turkish media turn back its core reality which once rose from the political roots in its brief history. We must ensure that the political parallellism of media is always be taken for granted. But after the Hurriyet and Milliyet dailies were inaugurated, capital holders had taken a step into media sector with the sole purpose of m