Stuart Hall Üzerine
Stuart Hall,
kültürel çalışmalar alanının Birmingham Okuluna mensup isimlerinden biri olarak
Yeni Sol üzerinden yaptığı okumalarla bu alana en rafine katkıları sunan
isimlerin en başında geliyordu. Esasen kültürel çalışmalar alanı da Yeni Sol
ile birlikte yükselmiş, Sovyet praxisinin trajik öyküsünü kültür üzerinden
yeniden kurgulamaya-düzeltmeye çalışmıştı. (Beri yandan yükselen Yeni Sağa
karşı da bir cephe tahkim etmeye çalışıyordu. ) Hall’un bu anlamda en önemli
katkısı hiç şüphesiz ki kodlama ve kod açım kavramlarını ortaya atmasıydı.
İzlek olarak Althusser’i takip eden Hall, medyanın (sender) ilettiği mesajlarda
ideolojik bir takım anlam ve simgelerin kodlandığını ve izleyici (receiver)
tarafından bu kodların çözüldüğünü ortaya koyduktan sonra bunun “sürtünmeden bağımsız”
bir ortamda olmadığını, dolayısıyla sender ve receiver arasında mutlaka bir “distortion”
olduğunu söylemişti. “Encoding” ve “Decoding” arasındaki bu “Reception” farkı,
kodlayıcının murad ettiğinin dışında, alıcı tarafından modifiye edilerek alımlandığından,
tahakküm her zaman mutlak niteliğiyle ortaya çıkmamakta, dolayısıyla özgürleşim
olanağı ya da direniş hattı bu nirengi noktalarından kurulmaktadır.
(İzleyicinin 3 pozisyonu üzerine tartışma bu nokta ile ilintilidir.)
Hall’e göre
öznenin kimliği medya aracılığıyla sürekli olarak yeniden üretilir. Yeni Sağ’ın
devlet otoritesi aracılığıyla ulaşamadığı noktalara medya nüfuz etmektedir. (Ki
bu argüman esas olarak Althusser’in ideolojik devlet aygıtları argümanının bir
devamıdır.) Yaratılmaya çalışılan şey de, otoritenin arzu ettiğine paralel bir
ortak duyunun üretilmesidir ki, Hall’e göre toplumda, (Marx’taki yönetici
sınıfın düşüncelerinin egemenliği ilkesinden farklı olarak) “ortak duyu”nun
düşüncesi egemendir. Bu noktada da yapısalcı bir analizle bu düşüncenin “Ne
olduğu”ndan ziyade, nasıl anlamlandırıldığı ile ilgilenmiş ve yukarıda
değindiğimiz üzere alımlama yapıları üzerinde çalışmıştır.
Hall’un
düşüncesinde Gramsci düşüncesi de hayli etkindir. Gramsci’nin sorduğu “Popüler Nedir? What is National Popular?” sorusunu
Hall de sorar. Hall’e göre kültürel alan bir mücadele alanıdır; popüler olanla
otantik – folklorik olanın mücadele ettiği bir düzlemdir.
Hall’ün
incelediği dönemler 2. Dünya Savaşını takip eden yıllardan Yeni Sağ’ın
yükselişe geçtiği yıllara kadar uzanıyordu. Booming Period’ın şaşaalı havası
içerisinde eşgüdümle çalışan yapılar olan sermaye ve emek arasındaki oydaşmanın
çözüldüğü ve neo-liberal düzlemde oyunun yeniden kurgulandığı bir dönemde
(1980’ler) sermayenin emeğe yaptığı baskının en önemli manivelası medya
olurken, sosyal demokrasinin uzlaşma pratiği de Yeni Sağ’ın polisiye
yöntemleriyle ikame ediliyordu. Hall’e göre medya, bu yeni dönemde “panik”
havasını yayarken, Thatcher’a kadar silah taşımayan İngiliz polisi tam da
güvenlik talep edilen bu ortak duyunun üretilmesi vesilesiyle
silahlandırılıyordu. Hall de “Primary definer / Secondary definer” tanımları
ile polis/medya bağlamı üzerinden medyanın hegemonyanın aracısı olarak nasıl da
ideolojik bir işlevi yerine getirdiğini ortaya koymuştu.
Merhaba, bir dersim kapsamında Stuart Hall'u ele aldık. 2015 yazdığınız metin 2021'de bana yardımcı oldu. Teşekkür ediyorum emeğiniz için.
YanıtlaSil