Umut var mı?



dal goncayı bir sabah açılmış buldu,
gül melteme bir masal deyip savruldu
dünyada vefasızlığa bak; on günde
bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.

Ömer Hayyam


Kapitalizm konfor verir, özgürlüğü alır diyor Foucault. Peki modernite ne yapar? Yeniliği verir, geleneği yok eder, öyle mi? Ya da bilimi verip, spontanlığı mı yıkar? Saati kurar, durağanlığı dağıtır mı? Ya da insana yük vefa duygusuyla, minnet duyulmayacak gündelik dostlukları mı değiş-tokuş eder? Modern olanın konfor sağlamaya olan bu büyük istenci nedendir? Neden hep konformizmin adıyla konuşur? Tarihin tahrip edici bilgeliğine olan bu düşmanlığı neden? Neden boyun eğmek ve mutlu olmak arasında iğrenç bir korelasyon var?

Unutmak, insana verilmiş en büyük hediye diyor, bir İslam tarikatının münevveri. Uyku, en büyük mucize olarak selamlanıyor yer altı edebiyatında. Din de, seküler kültür de insanı, çocukluğumuzda oynamaktan büyük keyif aldığımız kurulan oyuncaklar gibi her gün yeniden sürüyor pazara, baştan kurup. Geçmiş yıkılıyor, her gün yeniden kuruluyor gelecek. Hafıza ve deneyim devre dışı kalıyor. Makineleşen sujeler “tükettikçe üretilen tüketiciler” haline geliyorlar. Modern barbarlık, yüksek kültürü çözüyor, popüler olan geçer akçe oluyor, bilmeyenler dışlanıyor, herkes ve her şey aynı bütünün eş parçaları olmaya zorlanıyorlar. Ve bütün bunlar her geçen gün artarak sürüyor. Kitleler hafızasızlaştıkça, hafızadan bihaber nesiller üretiyorlar ve kendisinin yararına olanın ne olduğunu bile bilmeyen bu bilinç-dışı varlıklar dolduruyor sokakları.

Bunların yanında direniyor sanat. Özdeşliği reddediyor. Gerçekliğin yarattığı tüm çelişkilerin ipliğini pazara çıkarıyor birer birer. Absürdism, yüzlerine vuruluyor kitlelerin. Gerçek olmayan ihtiyaçların köleleştirdiği insan sarsılıyor. Egosu balon gibi şişmiş bireyler, rezil ediliyor. Yapay hayatlar yaşayanlar mananın peşine düşüyor. Gerçekliğin tüm çarpıtmalarına karşı “Kral çıplak!” deniyor. Derin uykulara sürüklenmiş toplumların yataktan düşme zamanı geliyor!

Öyle mi peki gerçekten? Yoksa bunlar da mı efekt? Yalancı ve dönemsel kopuşlar mı tüm bunlar? Herkes ve her şey çoktan boyun eğdi mi moderniteye? Kapitalizm her krizden nasıl güçlenerek çıkabiliyorsa, modernite de tarihe ölümcül darbesini vurup yürüyüşüne devam mı etti?

Bu soruların yanıtını bilmiyorum. Bildiğim tek şey, ne olursa olsun direnişin mutlaka filizlenebileceği bir bilincin asla yitip gitmeyeceği. Tüm şartların aynı anda gerçekleşeceği tarihsel bir noktada, insanlığın yeniden nefes alabileceği bir düzlemin mümkün olacağı.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği Üzerine

1946'nın Sopalı Seçimleri vs. Örtülü Ödenekli 2015 Seçimleri - 1

Butimar’ın Boz Kanatları