Yol Haritası Nerede?*

Hatırlarsınız, Abdullah Öcalan'ın 15 Ağustos'ta yayımlayacağını deklare ettiği bir "yol haritası" vardı. 15 Ağustos'ta, yani PKK'nın Türk Devleti'ne karşı silahlı mücadeleye giriştiği günün yıldönümünde olacaktı. Fakat, açıklanmadı.
Daha sonra, DTP'li milletvekilleri AKP'nin 1 Eylül'de açıkladığı(ya da öyle olacağını vaadettiği) Kürt Açılımı raporunu tiye alırcasına Diyarbakır'da bir "barış mitingi" düzenlediler ve bu organizasyonda Abdullah Öcalan'ın yol haritasını açıklayacaklarını bildirdiler. Fakat, açıklanmadı.

Milliyetçi duygulara tevessül eden birçok arkadaşım kızabilir; fakat sormak septik aklın, samimi arayışın gereğidir: Bu kahrolası yol haritası nerede?

Bu blogu takip edenler, blogtaki genel havanın, tarz-ı üslubun soru sormak, çoğu zaman da bu sorulara ironik ve/veya kinayeli, zaman zaman da oksimoronlara bezeli yanıtlar vermek ya da o yanıtları okuyucunun vermesini beklemek olduğunu bilirler. Fakat bu sefer ne kinaye var, ne ironi. Soru açık; yol haritası nerede?

Merak ediyorum; harita kayıp mıdır? Bir meczubun elinde lime lime mi olmuştur? Ya da Milliyetperver Türk yağızları haritayı bulup malum şahsın naciz vücuduna dövme olacak surette sanat mı icra etmişlerdir? Yahut da harita, DTP Genel Merkezi'nde ucu pis, çıkışı belirsiz bir kör deliğe mi girmiştir?
Ya da Emine Ayna, güzel ve yalnız Güneydoğumuzda Van senin, Diyarbakır benim yolları yürümekle tüketirken, hacetini gidermek üzere girdiği bir yurdum helasında kullanacak mendil bulamayınca ihtiyacını yol haritası vasıtasıyla mı görmek zorunda kalmıştır? Toplumun zihni bu ve benzeri binlerce senaryonun tahakkümü altında bir o yana, bir bu yana savrulmaktadır. Vatanın ulvi çıkarları, Kürt ve Türk halklarının kadim kardeşlikleri için bu sorulara tatmin edici cevaplar aramak her babayiğit gencin hakkıdır.

Kürt Açılımı nidalarıyla toplumu topyekün gaza getirme misyonu edinmiş iktidarın açılımdan anladığı üç beş Biji, Piroz, Be falan olunca; insanlara kimliğiyle gurur duymaları gerektiğini söyleyip durmaları gibi ancak çocuklara söylenecek şeyler karşı tarafta akis yaratmıyor. Bu etki tam olarak kitlelerin Türk Devleti'ni adeta "siz bi nanenin açılımını yapamazsınız" yargısına ulaşmasına sebep olmakta, böyle olunca da yaraya derman olacak anlamda bir ehemmiyete bürünen DTP, insanların gözünde çözümün başat aktöründen daha başatı konumuna yükselmektedir! Godot'yu beklercesine bir yol haritasını beklemek bu saatten sonra teröristbaşı ile onun kuklalarının sözüne kulak vermek ve bu anlamda terörize olmaktan çok, AKP basiretsizliğinin yarattığı hayalkırıklığının tamir edilmeye çalışıldığı bir ağlama duvarına dönüşmüştür. Devletimiz acziyet içinde, altından kalkamayacağı projelerin heveskarlığıyla toplumu bir bıçak gibi ikiye bölerken, savaşın adından, kanın renginden tiksinmiş binlerce barışsever Kürt ve Türk insanı bir garip DTP grubuna, bir küçük, tatlı teröristçik Apo'ya el açmış duruma gelmiştir! İktidarın yalakalarıyla yaptığı önsevişmeler, nihai sonucu bekleyen kitleleri adeta yormuştur. Cengiz Çandar olsun, Hasan Cemal olsun, Mehmet Ali Birand olsun ortaya hiçbir şey konamamış olan açılımı alkışlarken, yatağa giren -bitik- erkeğini döndürmeye çalışmakta, rüyalarında zat-ı alilerini halkın arasında alkışlar, kutlamalar, kuklalar ve oyuncaklarla yürüyen "Padişahımız Çok Yaşa" Recep Tayyip Erdoğan'ın arkasında mağrur, muvaffakiyetli, bir anlamda mürşid, bir o kadar da mütehassis olarak tahayyül etmektedirler. Ne yazıktır ki milliyetçi vatandaşının oyundan olmak istemeyen iktidarları onları bu zevkten, bu şereften mahrum etmektedir.

İşin daha da garibi, daha ilginci nedir, biliyor musunuz?

Yola 15 Ağustos'ta şov yapmak üzere çıkan Abdullah Öcalan, gün geldiğinde haritayı açıklamaktan kaçındı!
1 Eylül'de hükümeti salvolamak isteyen DTP'liler de "kimi sebeplerle" haritanın gizliliğine saygı göstermeye devam ettiler!
Bu adamlara kim, nasıl bir baskı yapıyor? Kürt halkının aradığı/ beklediği siyasi figür- yani kahraman(!), neden ortaya çıkmaktan bu kadar imtina ediyor? Ergenekonsuz kalmış vatan sathında bu potansiyel kahramanlara nizam verenler kim?

Artık yeni derin devletimizle tanışma vakti gelmedi mi a dostlar?


* Bu yazı; küçük bir merakın peşine düşen bendenizin Tanpınar üslubunun çok fazla etkisinde kalmam neticesinde ortaya çıkmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği Üzerine

1946'nın Sopalı Seçimleri vs. Örtülü Ödenekli 2015 Seçimleri - 1

Butimar’ın Boz Kanatları