DTP'nin Kapatılması Üzerine

Anayasa Mahkemesi'nin oybirliği ile aldığı DTP'yi kapatma kararına karşı çıkanlar, demokrasinin işlemediği açık ve net olan ülkemizde hukukun da işlevini kaybetmesini istiyorlar sanki. Herkes açıkça görüyor ki partileri kapatmak, başkanlarının yüzlerine müstehzi bir gülümsemenin yayılmasından başka bir etki yapmıyor. Bizatihi bu gülümseme, kararın muhataplarında yarattığı hoşnutluktan kaynaklanıyor. Hatırlayın, AKP'nin kapatılması ihtimali bile, partiye muazzam bir prim yaptırmıştı. Partilerin kapatılmasına karşı olmak, hukukun belli kurallar çerçevesinde işlemesini gözardı etmemizi gerektirmez. "Hiçbir partinin kapatılmasına razı olmamak" bireyin, Kurtuluş Park'ında grup seks partisi verme dileği gibi bir dilek olarak, son derece utopik, ve hatta son derece anti-demokratiktir. Bu bağlamda medyanın kimi organlarında tebelleş eden aşırı demokrat cenahın, parklarda içki içilmesine bile cevaz vermezken, teröristlere ve onların destekçilerine siyaset yapma özgürlüğü tanınmasını istemeleri, niyetin ucuz Amerikancı niteliğini aşmasına izin vermiyor.

Anayasa Mahkemesi, niteliği itibariyle anti-demokratik bir karar mı vermiştir, bilemiyorum. Öyle olduğunu düşünmüyorum. Fakat öyle olsa bile, mahkeme mevcut Anayasa ve Siyasal Partiler Kanunu çerçevesinde yapılan soruşturma ve verilen karara dayanak olarak gösterilen kanıtlar ile hukukun olduğu gibi içinde kalmıştır. Karardan memnun olmayanların öncelikle Anayasa ve Siyasal Partiler Kanununun değiştirilmesi hususunda çaba harcamaları daha mantıklıdır. Bu anlamda Batasuna Partisi örneğinde, karşı örnek de İspanyol Anayasası'dır. (Tabi İspanyol Anayasası'nın şu halini örnek verirken, bu anayasanın geçerli olduğu İspanya'da hala ayrılıkçı bir partiden bahsediyor olmamız da çözüm mottosuyla hareket eden DTP'lilerin ve/veya PKK'lıların, talep ettikleri demokratik hakları edinmelerinden sonra bile çizgilerini devam ettirebileceklerine dair ciddi bir endişe yaratıyor bende. Günün lafı: Terör asla bitmez!)

--Bu arada, bir de şu ihtimali düşündüm hep: Eğer DTP, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasaydı, ve bir akıllı da çıkıp AİHM'e başvursaydı ne olurdu? AİHM nasıl bir karar verirdi? Batasuna'yı kapatan AİHM, DTP'yi de kapatır mıydı? Eğer kapatsaydı, bu demokrasi havarilerilerinin tekmili birden kontrpiyede kalır mıydı?--

Bir not da erken seçim olur mu diyenler için düşeyim. Dostlar, açık konuşalım, maalesef olmaz! İstifa dilekçelerini hazırladıkları söylenen 21 DTP'linin istifalarının kabulü için TBMM Genel Kurulu toplanmalıdır. (Anayasadaki açık hüküm bu ve bu kadar. Güdüklüğü görebiliyorsunuz değil mi? Üye tamsayısının salt çoğunluğu mu, oy çoğunluğu mu, nitelikli çoğunluk mu belli değil! Hatta oylama yapılıp yapılmayacağı bile belli değil!) Kaldı ki, 21 DTP'li, daha önceden verilmiş 6 fire ile birlikte 27 milletvekili ediyorlar. Fakat sayı 28(%5) olmalı. Bu durumda, Ufuk Uras'a ihtiyaçları var gibi gibi. Kaynak için: tıklayın-md: 84) Fakat şu durumda Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un milletvekillikleri düşecek, o kadar. Ufuk Uras kendilerine grup kurmaları adına yardımcı olabilir. İhtimaldir; ÖDP'den ayrıldıktan sonra Kamer Genç ile yaptığı arkadaşlıktan pek de haz almamıştır.
Ayrıca, DTP'liler istifa dilekçeleri kabul edilmeyince, TBMM Genel Kurul birleşimlerine katılmamak gibi bir opsiyonu da deneyebilirler. Fakat yine Anayasaya göre bir ay içinde 5. Birleşim yoklamasında da gözükmeyen milletvekillerinin milletvekilliği, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir. Gelgelelim bu mümkün değildir. Zira, olumlu oy kullanacakları düşünülebilecek CHP ve MHP'nin toplam oy sayısı 166'da kalmaktadır. AKP haricindeki tüm milletvekillerini katsak bile sayı 185'e ulaşmaktadır.(Kaynak için: tıklayın)Dolayısıyla DTP'lilerin istifalarının kabul edilmesi ihtimali fevkalade düşüktür. Sine-i Millete dönmek kolay değil tabi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği Üzerine

Butimar’ın Boz Kanatları

1946'nın Sopalı Seçimleri vs. Örtülü Ödenekli 2015 Seçimleri - 1