Eskişehirliliğe Övgü!



Bir haftayı aşkın süredir Eskişehir'deyim. Tüm bu 1 hafta boyunca Eskişehir'in yeni trendlerini, keşfedilmeye değer yerlerini ve genel olarak kenti inceleme fırsatı buldum. Eskişehir elbette benim yaşadığım 1995-2000 yılları arasındaki görünümünden epey uzaklaşmış durumda. Fevkalade etkileyici bir dönüşüm geçirdiği ortada. Dahası artık Türkiye'nin her kesiminden insanlar şehre karşı ilgi duymaya başladılar. Yani şehir kendi içinde bir dönüşüm yaşarken öyle ya da böyle tanıtımı da eksiksiz yapıldı. Bu nokta da son derece önemli olsa gerek.

Eskişehir'in ortasından akıp geçen bir nehir, Porsuk herkesin dilinde. Aslında Porsuk akmıyor tabi. Son derece durağan bir sudur Porsuk. Yaz- Kış, çok güçlü bir rüzgardan başka hiçbir şey kımırdatmaz onu yerinden. Öylece durur o, çevresindeki tüm hayata aldırmadan. Çevredeki tüm o genç kitle, dar alana sıkışmış muazzam kalabalık devamlı yer değiştirmektedir. Suyun üstüne kondurulmuş köprülerde tüm bu canlılık ve akıma ister istemez katılırsınız.

Porsuk artık temiz akıyor, hiç şüphesiz. Küçükken hiç unutmam Porsuk'a düşüp de boğulmaktan değil, pislikten mikrop kapıp hastalanacağımı düşündüğüm için korkardım. Dünyanın en pis suyu olduğu iddia edilirdi. Belki de gerçekten öyleydi.
Şimdi ise Porsuk, kollarını şehir merkezinden ayrılıp Otogar tarafına doğru kıvrıldığında, onlarca Eskişehirli'yi tertemiz suyunda yüzdürmek için açıyor. Kentpark adı verilen bu parkın içinde gölgelik görevi gören şemsiyeler ve şezlonglar da bulunmak üzere kumdan oluşan bir sahil, yüzülemeyen fakat içinde rengarenk balıkların bulunduğu bir gölet ve binlerce ağaç, çiçek ve çok güzel dizayn edilmiş köprüler var. Parka -eski- Tepebaşı Belediyesi'nin bulunduğu Köprübaşı mevkiindeki iskeleden binebileceğiniz bir botla ulaşabiliyorsunuz. Ortalama 35 dakika süren bu yolculuk içinse yalnızca 2 lira ödüyorsunuz. Fakat Kentpark'a bu yolla gitmeye karar verenler kötü bir sürprizle de karşı karşıya kalıyorlar. Zira Porsuk şehrin içindeki görüntüsünü Kentpark'a doğru yitiriyor ve özellikle Kentpark girişinde muazzam bir pisliğe bürünüyor. Bu pisliğe tanık olan birinin bottan inip hemen ilerideki plajda, aynı suda yüzmek istemesi için açıkçası müthiş bir inadı olmalı. Ya da uğruna kazanacağı bir bahis. Porsuk'un bu bölgesinin neden temizlenmediğini bilmiyorum. Sadece gözlemimi aktarıyorum.
Şehrin bir diğer muazzam parkı Sazova- Bilim Sanat ve Kültür Parkı. Parkta bir Korsan Gemisi, parkın içini dolaşan tren ve teleski yapmaya elverişli bir gölet var. Bunun yanında çocuklara yönelik olacak, Disneylandvari bir şatonun yapımı da sürüyor. Parkın boyutları ve gelişim potansiyeli değerlendirildiğinde önümüzdeki on yıl içerisinde Avrupa'daki benzerlerine yaklaşacağını söylemek hiç de yanlış olmaz.
Şehre farklılık katan diğer bir unsur hemen hemen her köşebaşında karşınıza çıkan heykeller! Bu heykelleri çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Hiç yoktan iyidir de diyemiyorum! Anlaşılan o ki tartışmadan uzak bir sanat yaşatma çabası var. Kabahati açıkçası toplumumuza buluyorum.

Şehrin genç kitlesi için eskiden Esnaf Sarayı'nın yerine getirdiği görevi artık Espark ifa etmekte. Espark öyle bir görev edinmiş ki, şehrin Hasan Polatkan tarafında beklenen gelişme potansiyelini tamamiyle değiştirerek Anadolu Üniversitesi tarafına çevirmiş durumda. Osmangazi bölgesi de hiç şüphesiz gelişmekte, fakat ivme daha çok Anadolu Üniversitesi'nden yana.
Gençliğin Espark'taki en önemli fenomeni ise Havelka. Havelka çok tatlı bir cafe- bar. Oldukça da uygun fiyatlara sahip. Önemli bir çekim noktası olmuş böylece. Yanıbaşındaki Taps hernekadar çok güzel Avusturya ve Alman biraları içme fırsatı sunsa da, sanırım fiyattan ötürü daha az ilgi çekiyor.
Porsuk'a kıyısı olan cafe- barlar ise daha çok okey- tavla oynanan yerler tadında. Nispeten kalabalık fakat boğucu ve bana anlamsız gelen mekanlar.

Eskişehir'de markalaşmış bir diğer mekan Doors- 222 Park. Espark'ın karşısında. Bölgenin tamamen bir çekim alanı haline gelmesinin en önemli sebeplerinden biri. Büyükşehirden gelenler için ayırıcı bir özelliği yok. Fakat eğlenmek için tercih edebileceğiniz bir yer.

Eskişehir'in belki de cafe- bar anlamındaki en büyük fenomeni ise Varuna. Varuna Cafelere şehirde 4 kez rastlayabiliyorsunuz. Hiç şüphesiz en büyük ilgiyi -Barlar Sokağı olarak tabir edilen bölgede bulunan Varuna Cafe- Bar çekiyor. Haftanın bütün günleri, öğlen sonraları başlayan kalabalık gece 2'ye kadar kesintisiz sürüyor. Ankara'da bu nitelikte bir bar olmadığını samimiyetle söyleyebilirim. Varuna büyük bir başarı hikayesi.

Kanatlı Alışveriş Merkezinin bulunduğu İsmet İnönü bölgesi Eskişehir'in kalbi. Kızılcıklı Mahmut Pehlivan Caddesi ile Doktorlar caddesinin kesiştiği nokta panoromik görüntüsü ile akıllarda yer etmiş durumda. Orada bulunan Kahve Dünyası, İstanbul- Büyükada'daki Kahve Dünyası ile birlikte benim oturup kahve içmekten en çok keyif aldığım kahve evi. Ankara- Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki Gloria&Jeans'teki, Kuğulu Park manzaralı harika panoromik görüntünün bir benzerine sahip.

Eskişehir yeme- içme anlamında çok ucuz. (Aslında her bakımdan oldukça ucuz diyebilirim.) Bir koca Donas tavuk dürümü 2.75 lira! Yine Sağlık Pide olarak bilinen bir restaurant var. Bu restaurantın mönüsüne Ankara'da rastlasaydınız muhtemelen ne eti pişirdiklerinden şüphe edip kalkardınız! Fakat Eskişehir'de bu lokanta tam anlamıyla dolup dolup boşalıyor. Ve inanın yemekler ortalamanın üstünde! (Şöyle söyleyeyim; Ankara'da aynı tat ve görünümdeki kaşarlı sac kavurmaya Kubaros Volkan ile birlikte en az 16 lira değer biçtik! Sağlık Pide'de verdiğimiz fiyat yalnızca şok eder: 6.75!) Acıktım'ın mekanı da oldukça güzel. Tantuniciler ise tamamen sınıfta kalırlar. Tek kelimeyle berbat yapıyorlar! Urfalı Yedi Kardeşler ve Ar Kebap benim kadim favorilerim. Yerel marka Pino ise işleri büyüterek sürdürenlerden! Şimdiki Donas'ın yerinde bulunan harika pizzacı Mozarella ise maalesef kapanmış! Büyük kayıp!

Eskişehir'de 4 tane sinema var. Hiç şüphesiz en iyi salonlar Espark- Cinebonus'ta. Eskişehir'in en eski sineması olan Kılıçoğlu sineması kapanmış durumda. Anladığım kadarıyla içinde bulundukları bina tadilata ya da yeniden yapıma alınacak.* Bir diğer eski sinema Arı sineması da vadesini doldurmuş. İlkokulda ne kadar yeni yeni türeyen animasyonlar varsa orada izlemiştim sevgili dostum Toygarhan'la. Şu anda yerinde iğrenç bir mağaza var. Birileri orayı sinema- cafeye dönüştürebilirdi. Yazık olmuş.
Diğer bir sinema Kanatlı'da. Gayet güzel ve yeni. (Yapay sinemaları Kanatlı'da imiş. Teşekkürler Gözde!) Neo'daki salonlar da ortalamanın üstünde. Sadece AFM- Migros eskimiş durumda. Ortaokulda evimizin dibinde olması sebebiyle gittiğimiz bu sinemayı ben muhteşem ses efektleriyle hatırlarım. Şimdi ise vasat bile değil. Teknolojinin nasıl geliştiğine, dahası kimyamın bu gelişime ayak uyduruşuna hayran kaldım!

Filmlerin vizyona girme tarihlerinde ise kimi zaman İstanbul ile arasında 2 haftalık bir gecikme oluyor. Fakat bazı filmler hariç, hemen hemen İstanbul'da boy gösteren tüm yapımlar Eskişehir'e de uğruyor.

Eskişehir tiyatro ve opera açısından da nispeten şanslı. Büyük ve modern bir opera binası var. Opera durağı diye de bir tramvay durağı. Neresinden bakarsanız bakın, imrenilecek bir şey. Haller Gençlik Merkezi olarak geçen, benim küçüklüğümde hakkaten hal olan yer şimdilerde Baron& Barones ve Shakespeare gibi cafe- barlara ev sahipliği yapmasının yanında Tepebaşı Sahnesini de içinde barındırıyor. Gayet güzel düşünülmüş, harika bir proje! Bunun yanında Esnaf Sarayı'a komşu Turgut Özakman Sahnesi ve Cam Müzesi bölgesine yapılmış olan, benim henüz gidip görme şansı yakalayamadığım bir çocuk sahnesi var. Bildiğim kadarıyla oyunlar için bilet fiyatları 2 ve 1 lira, opera temsilleri içinse 1- 0.5 lira. (Şaka değil, bakın!)

Tiyatro oyunları seçiminde gözlemlediğim kadarıyla çeviri oyunlar ile yerli oyunlar arasında bir denge tutturulmaya çalışılıyor. Geçen yıl oynanan birçok oyunu izleme fırsatı buldum. Bu noktada aslında oyunlarla ilgili klasik Ankaralı tiyatrosever moduna bürünüp eleştirilerimi sıralamaktan öte halkın tiyatroya olan ilgisinin arttırılma çabalarını anlatmalıyım sanırım. Gittiğim oyunlardaki seyirci- dinleyici kompozisyonu -çok doğal olarak öğrenciler ve Eskişehirli halktı. Halk derken, evet halk! Eskişehir'in kenar mahallelerinden toplanıp gelen, birkaç saatliğine eğlence yaşamak isteyen insanlardı. Herhangi bir özel gece için toplatılmış, sıkıntıdan patlayan insanlar falan değillerdi. Bunu çok kayda değer buldum.
Fakat tiyatro salonu yetersiz. Zamanla yeni salonların kazandırılacağı aşikar...
Opera temsillerine rasgelmedim ama tüm senfoni orkestrası konserlerinde benzer parçalar çalınıyor. Mozart olmazsa olmaz durumunda! Sayın Büyükerşen'in Mozart'a "obsesif" anlamda bir saygı ve ilgi beslediğine inanmaya başlayacağım yakında! Devamlı Mozart ve onun 40. Senfonisi çalınmaz ki!

Eskişehir'de yayaların hakimiyeti belirgin bir şekilde göze çarpıyor. Hamamyolu bölgesi, Doktorlar Caddesi, İki Eylül Caddesi, Porsuk yürüyüş yolu tamamen araç trafiğine kapalı. Ankara'da yalnızca Kızılay'daki birkaç sokakta araç trafiğinin olmadığını düşünürsek bu farklılığın Ankara'dan gelenlerce ne kadar hoş karşılandığını tahmin etmekte güçlük çekmezsiniz. Bunun yanı sıra Eskişehir'de anormal derecede trafik lambası var! Hiçbir trafik sıkışıklığının olmadığı bu şehirde sadece bu ışıklar yüzünden trafik yavaşlamakta.

Eskişehirliler şehrin markalarına sahip çıkıyorlar. Bunların başında hiç şüphesiz Başkan Yılmaz Büyükerşen ve Eskişehirspor var. Tüm kitapçılar Büyükerşen'in Doğan Kitap'tan çıkmış olan söyleşi kitabını koca koca rafları dolduracak şekilde sıralamışlar. Hatta Espark'taki Migros'a girdiğinizde hemen sağda bu kitabı görüyorsunuz! Aynı hemen hemen şehrin tüm dükkanlarını, bayilerini, mağazalarını, lokantalarını kaplayan Eskişehirspor bayrak, flama ya da posterleri gibi. Şehrin insanları bu iki değere neler borçlu olduklarını biliyorlar, onlara sahip çıkıyorlar. Bu kadirşinaslıktan da böylesine güzel, böylesine yaşanılası(Kanıtı için tıklayın) bir şehir ortaya çıkıyor! Yaratanların ve yaşayanların hepsine selam olsun!


*Not: Kılıçoğlu sinemasının ölüm fermanı çoktan imzalanmış, yazık olmuş. Şehirler güzelleşebilir, modernleşebilirler falan ama korkarım ki insanımız hala aynı!
(Bilgi için teşekkürler Zümrüt!)

Yorumlar

  1. kardeşim en yakın zamanda bi roman neyin bi şey bekliyorum senden..hakkaten sürükleyici bi anlatımın var her yazını okuyorum yenisini sabırsızlıkla bekliyorum..

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim güzel insan. bana keyif verdin bu yorumunla.

    YanıtlaSil
  3. rica ederim ama hakikaten edebiyat ayrı bi hüner gerektiriyo yüzlerce kitap okuyup kendini geliştirmen ayrı bi mevzu fakat insanın içinde o cevher olunca olay farklı bi boyut kazanıyo okuyana keyif veriyo..
    ( bende içimdeki cevheri göstermek istedim :D:D )

    YanıtlaSil
  4. Eskişehir'deyim 7 yıldır ama senin kadar güzel düşünememişim burayı, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Eskisehirden çok uzaktaım ama yazınla yaşar gibi oldum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği Üzerine

Butimar’ın Boz Kanatları

1946'nın Sopalı Seçimleri vs. Örtülü Ödenekli 2015 Seçimleri - 1