Kayıtlar

Hakan Günday Siyasal'da!

Resim
Ve beklenen haber! Eylül ayında yeni kitabı Ziyan'ı okurlarıyla buluşturan yazar Hakan Günday, mezunu olduğu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde genç okurlarıyla buluşuyor! Mülkiye Edebiyat Topluluğunun sezon açılış etkinliği olan ve Mülkiyeliler Birliği'nin değerli katkılarıyla gerçekleşecek olan bu buluşmaya sadece Mülkiyeli öğrenciler değil, tüm Ankaralılar davetli! Eğer siz de Hakan Günday söyleşisini kaçırmak istemiyorsanız lütfen not edin: Tarih: 16 Ekim 2009 Cuma Saat: 15.30 Yer: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi- Küçük Amfi Adres: Cemal Gürsel Bulvarı, AÜ Cebeci Kampüsü- Cebeci/ ANKARA Ulaşım: Metro ile; Kurtuluş Ankaray İstasyonu. Ve Cebeci yönüne ulaşan tüm minibüs ve otobüsler.

Yol Haritası Nerede?*

Hatırlarsınız, Abdullah Öcalan'ın 15 Ağustos'ta yayımlayacağını deklare ettiği bir "yol haritası" vardı. 15 Ağustos'ta, yani PKK'nın Türk Devleti'ne karşı silahlı mücadeleye giriştiği günün yıldönümünde olacaktı. Fakat, açıklanmadı. Daha sonra, DTP'li milletvekilleri AKP'nin 1 Eylül'de açıkladığı(ya da öyle olacağını vaadettiği) Kürt Açılımı raporunu tiye alırcasına Diyarbakır'da bir "barış mitingi" düzenlediler ve bu organizasyonda Abdullah Öcalan'ın yol haritasını açıklayacaklarını bildirdiler. Fakat, açıklanmadı. Milliyetçi duygulara tevessül eden birçok arkadaşım kızabilir; fakat sormak septik aklın, samimi arayışın gereğidir: Bu kahrolası yol haritası nerede? Bu blogu takip edenler, blogtaki genel havanın, tarz-ı üslubun soru sormak, çoğu zaman da bu sorulara ironik ve/veya kinayeli, zaman zaman da oksimoronlara bezeli yanıtlar vermek ya da o yanıtları okuyucunun vermesini beklemek olduğunu bilirler. Fakat bu sefer ne kin...

İroniden Anlayan Nesli Sevdik!

Resim
Bugün güzel insan Yuzika ile 17.30 sularında alt kantine doğru ilerlerken aklımızda tek bir soru vardı: Bu okulda, bu saate kadar sadece felsefe toplantısı için bekleyen kaç kişi olabilirdi!? Fakat Mülkiye'nin Küba kantini olarak da geçen kantininde gördüğümüz kalabalık, bizi tam anlamıyla dumura uğrattı! Son 4 yıldır katıldığım hiçbir felsefe topluluğu açılış toplantısında böylesi bir kalabalığa rasgelmemiştim. İnsanların "oradan geçiyordum, uğradım" ya da "arkadaşım gel dedi, geldim" tadındaki ilgilerinden çok, bile isteye orada bulunmak üzere akşamı beklemiş olmaları, onların topluluktan öte, felsefeye karşı gelişmiş olan ilgilerini kanıtlar nitelikteydi! Bu ilginin eskimiş felsefecileri nasıl sevindirdiğini bilemezsiniz!(Muhtemelen Yuzika bu olayı kutlamak üzere şu anda Ankara barlarına karışmıştır!:)) Topluluğun bu dönemki teması; ironi! Grubu oluşturanlar arasından çıkan, Hukuk felsefesi, Marxism, Din felsefesi, Ahlak felsefesi, Epistemoloji gibi önerileri...

Cumhurbaşkanını Seçme Meselesi

Dün Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek çok müthiş bir laf etti: "'Halk cumhurbaşkanını bizden daha iyi seçer'" (Haberin detayları için tıklayın .) Cümlenin içinde bir "çelişki" var. Cümleyi okuyan herkes bu çelişkiyi kolayca sezer. Cemil Çiçek diyor ki, biz; Meclisteki parlamenterler, cumhurbaşkanı seçimi söz konusu olduğunda halktan daha başarılı değilizdir. Gören de Cemil Çiçek'in seçilerek değil de, atanarak geldiğini falan sanır! Biz yine de iyi niyetimizi koruyarak cümleyi anlamaya çalışalım: Cemil Çiçek ne demiş olabilir? 1) Halk, biz parlamenterlere göre çok daha tarafsız bakar ve seçimini -daha- doğru olandan yapar. O zaman, cumhurbaşkanı seçiminde son derece mahir olan halk, parlamenter seçiminde neden başarısızdır? Cumhurbaşkanını seçmekte bu derece başarılı olabileceği varsayılan halkın, cumhurbaşkanı seçemeyecek parlamenterler seçmesi başlı başına bir tezat değil midir? Bu halk, parlamenterleri kafası iyiyken mi seçmiştir? 2) Cemil Çiçek'in ...

Born to be Wild

Resim
----Dikkat---- ----Bu yazı baştan aşağı Hakan Günday'ın Ziyan romanı ile ilgili bilgiler içermektedir.---- Bazı romanların nasıl başladığıyla, bazılarının da nasıl bittiğiyle çok ilgiliyim. Hasan Ali Toptaş'ın ya da Orhan Pamuk'un ilk kelamları, romanlarına motivasyonum açısından dikkat edilmesi elzem olanlardır. İhsan Oktay Anar'ın dönem betimlemeleri yaptığı ilk sayfa şovlarını da dönüp dönüp izlerim. Fakat Hakan Günday'da mesele, karakterlerin dönüp dolaşıp hangi bokun içine girdikleriyle ilgili. Ziyan'ın Asil'i Ziya Hurşit ve onun yaratıcısı tek günlük askerin hikayesi klasik Hakan Günday karakterinin hangi bokun çevresinde döndüğünü anlatıyor.Hakan Günday'ın alıştığımız tarzından farklı unsurlar taşıyan bölümlerin yoğunluğu dikkat çekse de, okuyucularının fazlasıyla tatmin olacağı bir akıcılığa, aforizma dokusuna ve aykırı karakter yapılarına sahip. Yukarıda belirttiğim gibi, girişi biraz sakat. Fakat kitap tam ortasında adeta bölünüyor ve özellikle...

Wiesn und München

Resim
Geçen yıl bugün, bu saatlerde, Münih- Augsburg treninde sağ ve sol yanımda birer Alman abla olduğu halde yolculuk etmekteydim. Açıkça trenin tüm kompartıman ve vagonlarına hakim olmuş olan bira kokusu, zerre içkiyle imtihan olmamış kimi mütedeyyinlerin bile kafalarını güzellemişti. Trendeki toplam promil oranının milyarlarla hesaplanabileceği o serin Bavyera gecesinde tren eğlenceli ve esrik Münih'ten, sıkıcı ve soğuk Augsburg'a doğru sallanarak ilerliyordu, pek tabii. Dünyanın en güzel festivaline iştirak etmenin verdiği haz, biranın yaratabileceği özgür ve barış içindeki dünyamızdan hiç şüphesiz çok daha güzeldi. Germen halkını soğuk, kaba ve ırkçı bulan leziz Türk havsalası, birkaç bardak Mass Bier'ın tüm dünya halklarını nasıl kardeş yaptığına tanık oluyordu olmasına da, kafası iyiyken bu yargıyı idrak edemiyordu, idrak edebileceği bir sabaha uyandığındaysa o geceyi hatırlayamıyordu. Sonuç, statükonun devamıydı. Birayı sevdiğim için Almanlara dost değilim. Fakat Almanla...

Periyodik Açılım Seansları

Resim
Can Dündar ve Celal Kazdağlı'nın 1997 yılında yazmış oldukları "Ergenekon" adlı kitabı okurken, Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemi anlattıkları bölümün bu sıralar pek gündemde olan "Kürt Açılımı" projesiyle ne kadar da benzeştiğini gördüm. Birinci Körfez Savaşı dönemine rastgelen ve emperyal güçle birlikte hareket etmeye çalışan iktidarın yaptıkları ile İkinci Körfez Savaşı'nda benzer bir tavrı göstermeye çalışan ama bir türlü beceremeyen AKP'nin "geç olsun, güç olmasın" müşevviğiyle Üçüncü Körfez Savaşı'nın ilk adımı olacak(!) ABD'nin Irak'tan çekilme sürecinde yapmaya çalıştıklarının nasıl da benzeştiğini göreceksiniz. Bakın şu satırlar o kitaptan: "Özal'ın Kürt sorununa ilgisi aslen Körfez Krizi'yle başladı. 17 Ocak'ın ilk saatlerinde patlayan savaşta, Bağdat rejiminin karşısında uluslararası bir koalisyon vardı ve herkes Saddam'ın devrileceğine kesin gözüyle bakıyordu. O dönemde Cumhurbaşkanı...